RÖPORTAJ

INTOWN DERGİSİ’NİN HABERCİLİK BAŞARISI: ŞENOL GÜNEŞ ÖZEL RÖPORTAJI

Yazar  | 

INTOWN DERGİSİ’NİN HABERCİLİK BAŞARISI

Uzun zamandır basına özel röportaj vermeyen Türk Milli Takım’ın yeni teknik direktörü Intown Dergisi’nden Merih Güzelarda’nın sorularını içtenlikle yanıtladı.

İşte röportajdan çarpıcı başlıklar:

  • “BEŞİKTAŞ’TAN AYRILMAK BENİ ÜZER. AMA MİLLİ TAKIM DA ULVİ BİR GÖREVDİR”
  • “ASIL MAĞLUBİYET İŞİNİ İYİ YAPMAMAKTIR”
  • “Bu kadar paranın olduğu bir yerde oyuncu oyuncu mudur, fabrika mıdır? Bence fabrika gibidir.”
  • “Benim antrenörlük konusunda en büyük şansım geçmişte öğretmenlik yapmış olmam oldu.”
  • “Teknik direktör ile futbolcu bir olur mu? Mümkün değil… Teknik direktör her şeyden sorumludur. Yönetimi bilecek, taraftarı bilecek, medyayı bilecek… Sorumluluklar farklı…”
  • “Mağdur olduğum için kadınlar beni seviyor”

 

 

 

Röportaj: Merih Güzelarda

Intown Dergisi

TÜRK FUTBOL TARİHİNE DAMGA VURAN BİR İSİM: ŞENOL GÜNEŞ

 “GİDERKEN BİZİ YOK SAYANLAR, GELİRKEN BİZİ BAŞKA BİR YERE KOYDULAR”

Karşımda işinde çok başarılı, tecrübeli, kendinden emin, aynı zamanda içten ve samimi, oldukça esprili ve Türk futbol tarihine damga vuran bir isim var. Aklımdaysa onlarca soru… Her şeyi merak ediyordum. Hakkında çok şey biliyor olsak da hedefi olan öğretmenlikten futbola geçişini, okul yıllarını, kendi deyimiyle sevmeyerek yaptığı ama çok başarılı olduğu kalecilik yıllarını, teknik direktörlüğünü, Dünya Kupası maçlarında Türkiye’yi üçüncü yaparak bizlere yaşattığı o unutulmaz heyecanı, hayata bakışını, hatta giyimini ve beslenmesini… Hepsini ondan dinlemek için çok heyecanlıydım. Ve tabii ki herkesin merak ettiği şu anda gündemde olan o konu… Şenol Hoca bir kez daha Milli Takım’ın başına geçecek mi? Hepsini sordum o da kendine has tarzıyla tüm soruları içtenlikle yanıtladı.

Mahallede limon kabuklarıyla top oynarken Dünya Kupasına kadar giden bir başarı öyküsü sizinkisi. Çocukluğunuzda hiç futbol ile ilgili böyle büyük bir hayaliniz var mıydı?

15 yaşına kadar Trabzon’ dan çıkmadım. Büyük şehirleri henüz görmemiştim ama takımları takip ediyordum. O zamanlar televizyon yoktu. Maçları radyodan dinlerken, “ben olsam şöyle oynardım, ben olsam hiç gol yemezdim” diye geçiriyordum aklımdan ama ne olacağını hiç bilmiyorsun o yaşlarda. Sadece hayal kuruyorsun.

Okul ve futbol… İkisi bir arada nasıl yürüdü?

Büyüme çağındaydım ve çok yoğun bir tempo vardı. Hem okula hem de antrenmana giderdim.  Öğle saatlerim boş olduğunda arkadaşım arabasıyla gelir alırdı ve beni antrenmana götürürdü. Bitince tekrar okula dönerdim. Öyle ki yemek yemeye vaktim bile olmazdı. Maçlara gitmekten devamsızlığım çoktu. Arkadaşlarım yoklama sırasında benim yerime kendilerini yok yazdırıp idare ederlerdi. Onlar farkında değil belki ama futbol hayatımdaki başarıda onların da katkısı oldu.

Lise bittikten sonra o zamanın şartlarıyla üniversiteyi kazandınız ve öğretmenlik okudunuz. Öğretmenlik mesleğinin şimdiki mesleğinize katkıları oldu mu sizce?

Kesinlikle oldu. Bir öğretmenin öğrencisiyle ilişkisi ile bir antrenörün oyuncusuyla ilişkisi aynı bence. Öğrenci ya da futbolcu fark etmez onun eksiklerini görüp ona yardımcı olabilirsen hayatını değiştirebilirsin. Tıp okursun doktor olursun; hukuk okursun, avukat olursun. Ama bizim mesleğimizin bir kitabı yok. Yani tamamen kendini geliştirmekle alakalı. Benim bu konudaki en büyük şansım geçmişte öğretmenlik yapmış olmam oldu.

“TEKNİK DİREKTÖR HER ŞEYDEN SORUMLUDUR”

Her mesleğin zor yanları var muhakkak. Sizce hangisi daha zor: Oyuncu olmak mı, teknik direktörlük mü?

Her ikisini de yaptığım için cevabı kolay. Teknik direktör ile futbolcu bir olur mu? Mümkün değil… Sorumluluklar farklı bir kere. Oyuncu kendinden sorumludur ve işini iyi yapmak durumundadır. Teknik direktör her şeyden sorumludur. Yönetimi bilecek, taraftarı bilecek,  medyayı bilecek… Sorumluluklar farklı…

Avrupa’ya baktığımızda en hızlı teknik direktör değiştiren ülke Türkiye gibi geliyor bana. Sizce de öyle mi?

Her yerde var aslında ama doğru bir tespit. Bu sadece antrenörlerle ilgili değil, biraz da kulüplerin kurumsal bir yapısının olmamasıyla da ilgili. Kulüpler şirket gibi değil ki… Mesela bir takım kötü gidiyorsa antrenörün gitmesi en kolay yol gibi görünüyor. Oyuncuyu değiştiremiyorsan ve bir hava değişimine, kan değişikliğine ihtiyaç varsa “hoca” dersin. Yönetimin gitmesi mümkün değildir. Bütün bunlar içerisinde en kolay yol budur. Yeni gelen antrenörlerin de sıkıntıları bu.

Türk futbolu nereye doğru gidiyor sizce?

Bir kere futbol endüstriyel bir hal aldı. Ben başlarken böyle değildi. Futbol dedin mi işsiz güçsüzün işiydi, kimse bakmazdı sana. Çok değer verilmezdi. Şimdi ekonomisi fazla… Bir futbolcu, iyi oynayıp akıllı davranırsa neredeyse bir yıldaki kazancıyla hayatını kurtarabilir. Bu kadar paranın olduğu bir yerde oyuncu oyuncu mudur, fabrika mıdır? Bence fabrika gibidir.

“BEN SİZE TORUNLARINIZA ANLATACAĞINIZ BİR HİKAYE YAZDIM, NASIL ANLATMAK İSTDİĞİNİZ SİZE KALMIŞ”

Peki gelelim 2002’ye… Türkiye’ye, Dünya Kupası üçüncülüğü onurunu yaşattınız, hatta UEFA tarafından Yılın Teknik Direktörü seçildiniz. Bu başarının sizin döneminizde gelmesini neye bağlıyorsunuz?

Bir kere başarı tek başına olmaz. Bu bir takım oyunu. Bu oyunda “başarı benim” diyemem. Yönetimi var, teknik heyeti var, oyuncusu, taraftarı, medyası, millet, heyecan, zaman… Başarıyı nasıl beraber yaptıysak, başarısızlık da bizim. Fakat ben ortada bir başarısızlık varsa bunu kendimde bulan bir tipim. Başarısızlığı kabul etmek, teslim olmak demek değil. Öyle de algılanmasın. Bizde başarısızlığı illa birine yıkarlar. Bu olgu bizde oturmadı henüz. Ben bunun kavgasını çok verdim. Giderken bizi yok sayanlar, gelirken bizi başka bir yere koydular! Ben ne giderken yoktum, ne de gelirken biri oldum. 2002‘de Dünya Kupası’ndaki başarı benim için büyük mutluluktur. Ben size torunlarınıza anlatacağınız bir hikaye yazdım, nasıl anlatmak istediğiniz size kalmış.

Dünya Kupası maçlarında Şenol Hoca’nın uyguladığı ve takımı başarıya götüren farklılık neydi?

Ben herkesin kafasında kurduğu şeyleri yapmıyorum. Ben basit olan şeyi yapıyorum. Ama inandığım doğruyu yapıyorum. O doğruyu yakalamak için de çok uğraştım. “Sen ne yapıyorsun da bu oyuncuları değiştiriyorsun” diyorlardı. Ben bir şey yapmıyorum sadece basitleştiriyorum, onlar kendileri yapıyorlar.

Kırgınlıklarınız oldu mu o dönemde?

Yanlış yaptığımı düşünmüyorum. İz bıraktığımı düşünüyorum. Ama doğrularımı hiç izah edemedim. Neredeyse bu başarıyı benim yapmadığımı söyleyenler bile oldu. Önce yapamaz başaramaz diye çok eleştirdiler. Başarılar gelmeye başlayınca giyimimi ve saçımı başımı eleştirmeye başladılar. O da şuradan oldu; beni giydiren sponsor firmanın verdiği kıyafetle önemli bir maçı kazanmıştık, uğurlu geldi diye tekrar o kıyafeti giymiştim. Onu da eleştirdiler. Beni eleştirseler cevap vereyim ama kıyafetimi ben seçmiyorum, saçımı da kuaför kesiyor. Yani ben yırttım (gülüyorlar). Onları eleştirsinler. Kırıldığım şeyler oldu tabi ama kimse bilmez bunları. Üzüntüleri saklayan sevinçleri paylaşan bir yapım vardır.

“BEŞİKTAŞ’TAN AYRILMAK BENİ ÜZER. AMA MİLLİ TAKIM DA ULVİ BİR GÖREVDİR”

Artık o can alıcı soruyu sormak istiyorum. Şenol Güneş yeniden Milli Takım’ın başına geçiyor mu?

Beşiktaş camiası bana kucak açtı. İyi ve sıkıntılı günlerimiz olmuştur. Güzel ve güneşli günleri çok gördüm. Herkesten takdir gördük. Birlik beraberliğimiz başarıyı da getirdi. Sezon sonu mukavelem bitiyor. Beşiktaş’tan ayrılmak başta ben olmak üzere, hepimizi üzer. Milli Takım da ulvi bir görevdir. Gel derlerse herkesin koşarak gideceği bir yerdir. Beşiktaş’ta kalmam bana ve takıma zarar verdiğinde, eğer ki benim de görev sürem dolmuşsa o zaman tercihim Milli Takım olur. Beşiktaş’ta aldığım görevi namus olarak bildim. Ayrılmanın beni çok üzeceğini biliyorum. Ancak Milli Takım’da görev almak da beni mutlu edecektir. Her şeyin hayırlısı olsun. Tüm Beşiktaş ailesine bana olan destekleri için binlerce kez teşekkür ederim.

Bir kez daha aynı başarıyı yakalamak mümkün mü sizce?

Mümkün… Bu iki sene içerisinde Avrupa Şampiyonası, sonrasında Dünya Kupası var. Her şeyin ilki çok önemlidir. İkincisi güzeldir, daha iyi görünebilir ama aynı hazzı vermez insana. Ama şöyle bir şey var; diğeri çok önceydi, dolayısıyla yeni nesil için güzel bir heyecan olabilir.

Milli Takım’ı yönetmek mi yoksa kulüp takımını yönetmek mi daha zor?

İkisi de güzel… Ama Milli Takım ülke adına bir gurur tabi… Kulüp takımları daha yoğundur, Milli Takım için “emekli işi” denir. Bu hep böyle konuşulur. Ama ben buna katılmadığımı söyleyeyim. Bana göre de Milli Takım zordu. Ama ben her gün oyuncuyu arıyordum, evine gidiyordum, hazırlık yapıyordum. Eğer çalışıyorsan her iş zor, çabalamayıp çalışmazsan her iş kolay… Ben olaya öyle bakarım.

“ASIL MAĞLUBİYET İŞİNİ İYİ YAPMAMAKTIR”

Zirvede bırakmak diye bir şey vardır. Sizin aklınızda var mı böyle bir şey?

Ben futbolculuğu zirvede bıraktım. 1987’de futbolu bıraktığımda A Milli Takım’ın kaptanıydım. Çoğu futbolcu kötü olduğu için bırakır. Ben kötü oynadığım için bırakmadım, karar verdim ve bıraktım.

Şu anda antrenörlükte zirvedesiniz. “Daha yapılacak işler var” diye mi düşünüyorsunuz?

Var tabi… Milli Takım için düşünürsek var. Benim kariyerime katabileceğim şey ne olur? Eğer Türkiye, Dünya Kupası’na tekrar katılırsa, bu benim dönemimde iki defa üst üste katılması anlamına gelir. Bu da benim kariyerim açısından çok güzel bir şey olur.

Spor Toto Süper Lig 30. hafta maçında Beşiktaş ile Yeni Malatyaspor, Vodafone Park’ta karşı karşıya geldi. (20180422)
Foto: Emre OKTAY

Medya ile aranız nasıl? Bazen size tatlı tatlı takılıyorlar sanki?

Bazen istedikleri gibi haber yapıyorlar. Mesela Şenol Hoca’nın heyecanı, motivasyonu yok dediler. Benim heyecanım ve motivasyonum olmasa ben bu işi yapabilir miyim? Hele bu yaşta, mümkün değil. Benim bundan sonra yapacağım başarı beni %10 büyütür, başarısızlık da %10 küçültür. Ama işin başarısı benim kendi içimdeki mutluluğumu %100 arttırır.

Diyelim ki takım maçı kaybetti. Sizi kim toparlıyor?

Ben böyle zamanlarda kendi dünyama çekiliyorum. Hayatın sıkıntılarını biliyorum, onları aşmayı öğrendim artık. Geçmişteki tecrübeler burada devreye giriyor.  Mağlubiyet benim için kötü bir şeydir. Ama asıl mağlubiyet işini iyi yapmamaktır.

“MAĞDUR OLDUĞUM İÇİN KADINLAR BENİ SEVİYOR”

Stres atmak için spor yapmaz mısınız mesela?

Yalnız kalmak istemediğim zamanlarda yürüyüş yapmayı seviyorum. Hatta buraya röportaja gelmeden önce de sabah yüzdüm, sporumu yaptım ve öyle geldim. Birincisi moral ve stres açısından güne başlarken iyi geliyor, ikincisi de belim rahatsız olduğu için karın kaslarımı güçlendirmek açısından yüzmenin çok faydasını gördüm.

Bir pilates eğitmeni olarak, karın kaslarınızı güçlendirmek için size mutlaka pilates yapmanızı da öneririm.

Devre arası kampına gittiğimde özel hoca eşliğinde pilates yaptım ve çok faydalı oldu. Fakat döndükten sonra yoğunluktan yine vakit bulamadım. Ama mutlaka devamını getireceğim. Pilatesi sevdim.

Çok iyi ve fit görünüyorsunuz. Neler yersiniz, kaçta uyursunuz, güne kaçta başlarsınız?

Kafam hep dolu olduğu için akşamları geç yatarım. Ama geç yatsam da güne erken başlarım. Bu idman saatlerine göre değişebiliyor. Genelde 8-9 gibi tesiste olurum. Eğer idman öğlen saatlerinde ise 10-11 gibi gidiyorum. O saate kadar da evde dinlenmeyi tercih ediyorum. Çünkü buna ihtiyacım oluyor.

Kahvaltıya vakit ayırıyorsunuz o zaman. Neler yersiniz kahvaltıda?

Akşam yemeğini geç yediğim zamanlarda kahvaltımı da geç yapıyorum. Kahvaltıda özel zeytinyağım vardır.  Zeytin, domates, salatalık bir de yumurtamı her sabah yerim. Kahvaltımı geç yaptıysam öğle yemeğimi geciktiririm. Diyet yapmıyorum ama porsiyonlarıma dikkat ediyorum diyebilirim.

Peki hiç dayanamadığınız bir yemek veya yiyecek var mı?

Çocukluğumdan kalan bir alışkanlık, mısır ekmeği ve yoğurt ikilisini çok severim. Bir de Trabzon simidini seviyorum ama artık eskisi gibi yemiyorum, biraz mideme dokunuyor. Eskiden yoktu yiyemiyorduk, şimdi var yine yiyemiyoruz çünkü bu defa da sağlığımıza dikkat etmeye çalışıyoruz.

Az önce kıyafetlerinizden dolayı eleştirildiğinizi söylemiştiniz. Bir erkek olarak modayı takip edebiliyor musunuz?

Açıkçası çok takip edemiyorum. Hoşuma giden ne varsa üzerimde sırıtmadığı müddetçe giyerim.

Her ne kadar giyiminiz basın tarafından eleştirilse de kadınlar tarafından karizmatik bulunan bir teknik direktörsünüz.

Kadınlar seviyor beni evet. Ama karizmatik olduğum için değil, ciddi söylüyorum. Trabzonspor’dan ayrıldığımda yaşadım bunu. Ben mağdur olan olarak görünüyorum, bunun için seviyorlar beni. Çünkü üstüme çok geldiler. Bence bir çok kadın Türkiye’de mağdur olduğum için beni sahipleniyor.

Olabilir ama şunu söylemeliyim ki saha kenarında sizi izlediğimizde oldukça karizmatik görünüyorsunuz. Biraz da bir İtalyan havanız yok değil hani?

O kadar da havaya sokma beni şimdi. (gülüyorlar)

 

Peki konuyu değiştiriyorum. Tecrübeli ve başarılı bir antrenör olarak, oyuncu olma hayalleri olan gençlere bu yolda verebileceğiniz en önemli tavsiye ne olur?

Yetenek seni bir yere getirir ama karakter seni başarıya taşır. Karakter olmadan hiçbir iş olmaz. Yetenek, karakter, istek ve sana gelen şansı iyi değerlendirmek önemli. Genelde aileler çok istiyor çocukların futbolcu olmasını. Çocuklar da istiyor. Özellikle ekonomik açıdan bu mesleği seçmek isteyenler var. Çocuk yetenekliyse onu kesinlikle biri görür ve alır. İyi değilse onu en iyi yere koysanız da gitmez.

Futbol sizin için tam olarak neyi ifade ediyor?

Futbol hayatın ta kendisidir. Mesela bir kaleci için topun nerden geleceği belli olmaz. Her yerden gelebilir. Hayatta böyle işte. Darbenin de nerden geleceği belli olmaz. En yakınından gelir, anlamazsın.

 

Zaman zaman derin konulara girip kafaları karıştırsanız da hayata dair verdiğiniz ince mesajlar çok güzel ve düşündürücü… Sizinle yaptığım bu kısacık röportajda sizden çok şey öğrendim. Bu yoğunluğunuzun arasında vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim.

Çok ağır mesajlar veririm, bazen karşıdaki anlamaz bile. Onu anlaması için baya zaman geçmesi gereken kişiler oluyor. Biraz da hızlı konuşuyorum, ondan sanırım (gülüyor). Çok güzel bir röportaj oldu. Ben teşekkür ederim.

 

 

 

Bir önceki yazımız olan “YAŞADIKLARIM, RABBİMİN BANA VERDİĞİ BİR SINAVMIŞ” başlıklı makalemizde DENİZ SEKİ, intown dergisi ve kemer country hakkında bilgiler verilmektedir.