İYİ YAŞAM

HAYAT BAYRAM OLSA

Yazar  | 

KÜSLERiN BARIfiTI⁄I, KIYMET B‹LD‹REN BAYRAMLAR… ADINDA fiEKER GEÇMESE DE HER B‹R‹ fiEKER TADINDA KUTLANMALI, ASIL AMACI ‘BULUfiMAK’ OLMALI. SA⁄LI⁄IMIZA, SEVD‹KLER‹M‹Z‹N VARLI⁄INA VE HER fiEYE RA⁄MEN HAYATIN KEND‹S‹NE fiÜKREDECE⁄‹M‹Z B‹R BAYRAM DAHA GELD‹. O HALDE EL ÖPENLER‹N‹Z, HARÇLIK VERENLER‹N‹Z, SARILIP KUCAKLAYANINIZ BOL OLSUN!

Hayatımızın her anını bayram gibi yaşamak mümkün değil gibi görünse de, günlerimizi güzelleştirmek bizim elimizde. Pozitif düşünceyle başlayan güzelliklerin yaşamımıza nasıl dağıldığına şahit olmak mümkün. Yeter ki isteyelim. Böylece, sadece birkaç gün değil her gün bize bayram olur. Varsın deli desinler…
Eski bayramların güzelliği düşünülünce, şimdiki halimize üzülmeden edemiyoruz. O zamanlar büyüklerin ellerini öpmeye giderken bir kez of demeyen boy boy ortancalar ve küçükler, şimdi el öpmek nedir biliyorlar mı, sormak lazım. ‘Eskiden böyle miydi mirim’ muhabbeti yapmak değil niyetimiz ama kısa süre içinde oluşan bu büyük değişimi gözden kaçırmak imkansız. Kıymet bilmek ve hürmet etmek, işte böyle bir şeydi zira. Bayramlarda akraba ziyareti yapmak âdettendir. Hem bu sayede, belki de aylardır görmediğiniz ama aynı soyadı ya da aynı kanı taşıdığınız insanlarla kucaklaşma şansı bulursunuz. Ailenin güzelliğini anlamak için sevdiklerinizden uzak kalmak ve yakınınızı kaybetmek gibi acı deneyimler yaşamak zorunda kalmayın. Bazı bilgiler evrenseldir ve bazen büyüklere kulak vermek iyi gelir. Eğer ziyaret etmek için müsait değilseniz, hiç değilse eski günlerdeki gibi bir kartpostal gönderip onları şaşırtabilirsiniz…
Tabii önce adreslerini öğrenmeniz gerekiyor. Sadece kendi yakınlarınızı ve büyüklerinizi görmek değil, bayramda bambaşka ziyaretler yapmak da mümkün. Mesela bir yaşlılar evini ziyaret edebilirsiniz. Sizi görmek onlara ilaç gibi gelecektir. Bazen öz çocukları tarafından bile unutulmanın acısını, hiç tanımadığı başka çocukların dindirebildiğini görmenin mutluluğunu yaşatın. Kimsesiz ya da özel eğitime ihtiyaç duyan çocuklara alacağınız küçücük hediyelerin ise, hafızalarında hayatları boyu unutamayacakları izler bırakacağını söylemeye bile gerek yok ama yazdık gitti…

Âşk her şeyin ilacı!
Madem her günümüz bayram olsun dedik, aşkı unutmak mümkün mü? ‘’Aşk öyle engin bir denizdir ki, ne kenarı vardır, ne de ucu bucağı,” demiş Mevlana. Hal böyleyken, mutluluğun sırrının bu engin denizde yüzmekten yani âşık olmaktan geçtiğini bilmeyen kalmamalı. Aşk, sadece insanın karşı cinsten birine hissettikleri olmaktan çok, herhangi bir varlığa karşı duyulabilen en güçlü, en yoğun duygudur. Hayatı bayram yerine çevirir. Sonu hüsran olsa da, o duygunun yaşattığı haz hiçbir şeye benzemez.

Ah o meyve likörleri…
Daha çok Şeker Bayramı’nın geleneği olsa da, her bayramda renk renk meyve likörlerinin zarif gümüş tepsilerde, çikolatayla ikram edildiği günler çok uzak değil. Tepsilerin içindeki dantel örtüleri atlamayalım lütfen! Aslında bir gayrimüslim geleneği olan bu likörlerin, din dil ayrımı yapmadan herkes tarafından benimsendiği ve hiç garipsenmediği günleri özlüyoruz.

Müzik ruhun gıdasıdır, afiyetle yiyiniz!
Yapılan birçok araştırma gösteriyor ki, beynimiz müziği bir hareket ve aktivite olarak algılıyor, duygu durumumuz doğrudan etkileniyor. Hepimiz müzikle aslında anne karnında tanışıyoruz. Hiç yabancılık çekmediğimiz bu ‘sesler birliği’yle bağımızı bir ömür koparmıyoruz. Hayatı güzelleştiren en güzel şeylerden biri de şüphesiz müzik. Dinlediğiniz tür ne olursa olsun, kulağınızdan kulaklık ya da radyonuzdan nota dolu bir frekans eksik olmasın. Hem artık sezon açıldı; ‹stanbul’da birbirinden şahane konserleri takip edebilir, kulağınzın pasını silip müziğe doyabilirsiniz.

Eskiye rağbet olsa…
Artık bayramlara, sadece tatile gitme fırsatı bulduğumuz kaçamaklar gözüyle bakıyoruz. Oysa eskiden bayram eğlence demekti. Bayram yerleri kurulur, salıncaklarında çocuklar sallanırdı. Atlı karıncalar, dünyada sanki hiç çirkinlik yokmuş gibi herkese pembe gözlükler taktırırdı; takanlar mutluydu. Renkli macunlar, pamuk şekerler, kağıt helvalardan istemediğiniz kadar vardı. Yemeyen yanında yatardı. Şipşak fotoğrafçılarda hatıra fotoğrafı çektirmek ise, atlanması imkansız bir gelenek gibiydi. Acaba artık hiçbiri yok diye mi zaman içinde bambaşka eğlenceler yarattık ve kendimizi yollara vurduk?