RÖPORTAJ

SİNEM GÜVEN-SEMİH YALMAN:“SANA BAHŞEDİLEN NEFESİN HAKKINI VERMEK LAZIM”

Yazar  | 

sinem güven semih yalmanTürkiye güzelliği, mankenlik, televizyon yapımcılığı ve takı koleksiyonları… On parmağında on marifet olan Sinem Güven, “çalışmadan duramam” diyenlerden.

 

Yol arkadaşı Semih Yalman ise gençler ve hayalleri arasında köprü olan Dreamstalk’un kurucusu ve birçok markaya hayat vermiş bir algı stratejisti.

 

Fakat onlar için önemli olan unvanlar değil; bir değer yaratmak!

 

Bu düşünceyi ilke edinerek yola çıkan Sinem Güven ve Semih Yalman çifti kolları sıvayarak MARKALAR DOLAP BEKLEMEZ adlı mağazayı daha doğrusu “ileri dönüşüm platformunu” açtılar.

 

Mağaza diyemiyoruz çünkü MARKALAR DOLAP BEKLEMEZ bir mağazadan çok daha fazlasını vaat ediyor. Ve hepimizi yakından ilgilendiren bir toplumsal dönüşüm modelinin kapılarını aralıyor.

 

Gelin, “sıkışık hayatlarımızı özgürleştirmeyi” amaçlayan bu oluşumun hikayesini onlardan dinleyelim.

Röportaj:Sim Yener     

 

 

“ÖNEMLİ OLAN, ÖZDE KİM OLDUĞUNUZ”

 

 

Nereden aklınıza geldi böyle bir iş açmak?

 

Sinem: Markalar Dolap Beklemez ’in manifestosunda da yazdığımız gibi gerçekten Semih ile bir birimizin dolaplarına baktığımızda şok olduk. Ne çok hayatı, aldım koydumları, gelen hediyeleri park etmişiz hatta hapis etmişiz dolaplarımızda.

 

Bu sıkış-tıkış hal bizi çok rahatsız etti. Ayna olduk adeta birbirimize. Akış lazım dedik. Hafiflemeye ihtiyaç var dedik. Rotasyonla ilgili iyi duygu ve temennilerimizi başkalarına geçirelim dedik. Ayrıca bu yurt dışında yıllardır olan bir şey. Paylaşım ve arınma, medeniyetin bir parçası, bir gereği…

 

 

Dolapları boşaltırken neye önem veriyorsunuz?

 

Semih: Sinem ile “önemli olan özde kim olduğunuz ve toplumda rol yapmak için kıyafet barındırmamanız” diye düşünüyoruz. O anki duygunuz ve yaşam gereğiniz elbette önemli ancak ruhunuzu yansıtmayacak, özünüzden uzaklaştıracak giysi ve aksesuarlardan uzaklaşmak gerek diye düşünüyoruz.

 

Ayrıca bir şeyden onlarca olması rahatsızlık verici. Fonksiyonellikten uzak komplike ürünler de dolabın dışına çıktı. Hayat basit, hafif, keyifli ve akış içinde olmalı. Boşuna alınanlar ile zorlaştırmanın bir gereği yok. Bazı eşyalar evladiyelik ve zamansız: Bir çift deri bot mesela ya da bir parka, siyah bir kazak, blazer, kot…

 

“SADECE VERMEK YERİNE DEĞERLENDİRMEYİ İLKE EDİNDİK”

 

Yeni trend az eşya ve sadelik, siz de bu akıma mı uyuyorsunuz?
Sinem: Biz trend olsun ya da moda diye bu işe girmedik. Semih zaten uzun yıllar yurt dışında bu kültürün içinde büyümüş, yaşamış. Ben de hep sadeliği ve akışı hayatımın bir parçası yapmaya özen göstermişimdir. Bu sayede zamanla sadece vermek yerine değerlendirmeyi ilke edindik.

 

Semih: Ayrıca sosyal bir misyonumuz da var. Bugüne kadar yaptığımız gibi bu eşyaları öylesine etrafa dağıtmak, bugün yarattığımız değerden daha az bir etki ve fayda oluşturuyor. Gelirimizin %5 ini Dreamstalk ile gençlerin hayallerine köprü olmaya kullanmak, bizce daha sağlıklı. Bu sosyal yardımın faydalarını ileride hep birlikte göreceğiz.

 

Akımlar başlar ve biter. Mühim olan sürdürebilir değer yaratmak diye düşünüyoruz.

Bugün geriye baktığınızda “giysiye harcanan bu kadar paraya yazık” diyor musunuz?

 

Sinem: Semih bunu çok telaffuz ediyor. Bende katılıyorum. Ancak insanın hayatında farklı dönemler oluyor. Farkındalık ile gelen kalıcı davranış modellerine geçebilmek önemli diye düşünüyoruz.

 

Semih: Mühim olan bu “yazık” duygusunu faydaya çevirebilmek. Dünyada her kalıcı iş modeli bir “keşke” ve sonucunda gelen bir farkındalık/ihtiyaç seti doğrultusunda çıkmış. Biz “yazık” diyerek arkasından bakmak yerine bunu farklı bir kapı açmak için oluşan sermaye olarak görmeyi tercih ediyoruz.

 

“MARKA SİZE HİZMET ETMELİ, SİZ MARKAYA DEĞİL”

 

Dolapları boşaltırken yeni nelerle dolduruyorsunuz? Marka kelimesi sizde ne his uyandırıyor?

 

Sinem: Doldurmuyoruz. Sadece hayatımıza uygun, zevkimizle bütünleşik eşyalarla hayatımıza devam etmek istiyoruz.

 

Semih: Marka bir vaat. Duygusal ve fonksiyonel faydalar içeren ve genel için tasarlanmış bir hikâyenin size sunumu. Biz markaları sadece kaliteli mal anlamında almıyoruz. Bir yaşam tarzı için, o markanın bize sunduğu hikâye için satın alıyoruz.

 

Sinem: Biz Markalar Dolap Beklemez de bu farklı hikayelerin farklı kombinasyonlarını sunarken kendi dolabımızda kendi hikayemizi yaşamaya destek olacak parçaların kalmasını tercih ediyoruz.

 

Semih: Marka size hizmet etmeli, siz markaya değil.
Dükkânda tepkiler nasıl?

 

Sinem: Çok pozitif. Elbette bu bir kültürel değişim. Alışkanlıklardan ve önyargılardan kurtulmak kolay değil. İkinci ele insanlar tepkili olabiliyor.

 

Mesela ikinci el dendiğinde insanlar bir duruyor. Fakat içerideki ürünleri, temizliğini, hatta hiç kullanılmayan ürünleri, vintage olanları gördüklerinde bu yargı yerini alkışa bırakıyor. Geçen gün bir hanımefendi “şu kazağı alayım da sizin iyi enerjileriniz bana geçsin” dedi mesela. Özellikle gece kıyafeti, gözlük, kemer, fular, ayakkabı tarzı ürünlerde daha rahat müşterilerimiz. Ancak diğer ürünlere de bu davranış değişimi kendini geçirecek gibi gözüküyor.

 

Takı işi devam ediyor mu?

 

Sinem: Elbette, Hathi devam… Enerjileri temizlenmiş değerli taşlardan oluşan koleksiyonları her sene yeniliyorum. Kermeslerde daha geniş koleksiyon sunuyorum. Ancak Markalar Dolap Beklemez’de de seçme parçaları sergiliyorum.

 

 

“MÜHİM OLAN YARATTIĞIN DEĞER”

 

 

Bundan sonra hedef nedir?

 

Semih: Hedef bu markayı çok farklı ve sürprizlerle dolu alanlarda taraftarını arttıracak bir konuma getirmek. Burada çok fazla ipucu vermek istemiyoruz hem diğer röportajlara da malzeme kalsın. Ancak şunu söyleyelim; Markalar Dolap Beklemez sadece bir mağaza ya da mağazalar zinciri değil. Bir online ikinci el satış işi de değil. İçinde sosyal girişimi barındıran ve farklı temas noktaları olan bir oluşum. Bir davranış biçimi… Ekol oluşturacak bir birey ve toplumsal dönüşüm modeli.

En çok hangi parçalara ve markalara ilgi var?

 

Sinem: Hemen hemen tüm markalara ilgi fazla. Montclair, Tom Ford, Gucci, Berluti, Prada, Louis Vuitton, Armani, Ralph Lauren… Çanta ve ev aksesuarlarına ilgi daha fazla. Ancak motor kaskı ya da bir snowboard da rağbet edilenler arasında olabiliyor.
Ürün bitince ne olacak?

 

Sinem: Ürün bitince diye bir şey yok. Sonuçta biz bu sistemi sadece kendimiz için kurmadık. Müşterimiz olmak kaidesiyle konsinye ürün alıyoruz ve sergiliyoruz. Şimdiden birçok müşterimizin ürünleri raflarda yerini aldı. Burada önemli olan ihtimam ile kullanılmış, kaliteli ve temiz ürünü sisteme sokabilmek.
Arkadaşlarınızdan da “parça vereyim satılsın” teklifi oluyor mu?

 

Sinem: Arkadaşımız da olsa önce müşterimiz olması gerek. Ama sorunuza cevap, evet var.

 

“GÖKTÜRK ÖNEMLİ BİR MERKEZ”

 

Neden Göktürk’te açtınız?

 

Sinem: Göktürk önemli bir merkez. Burada farklı dönemleri yaşayan ve yaşamış, yeniliklere açık, yurt dışını bilen, yardımsever ve paylaşıma önem veren bir kitle yaşıyor. Ayrıca bu konsepti geçen mayıs ayında ilk burada denedik.

 

Tekrar altını çizmek istediğim bir konu var: Biz Göktürk’te mağaza olarak kalacak bir iş modeli düşünmüyoruz. Merkezimizi, burada da ikamet ettiğimiz için Göktürk olarak seçtik.

 

Vintage akımı dünyada çok yaygın, siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

 

Semih: Vintage bir akım değil. Vintage dünyada var olan bir konsept. Hatta iş alanı. Koleksiyonerleri, müzayedeleri, defileleri, mağazaları, müzeleri ile komple bir sistem.

 

Her ürün aslında bir tasarım. Bu tasarımların bazıları farklı dönemlere damgasını vuruyor. Ve hatta o dönemin sembolü haline geliyor. Sanatı, fikirleri, hatta o dönemin davranış modellerini, duygularını temsil ediyor.

 

Sinem: Bir ürünün vintage olarak değerlendirilebilmesi için sadece üzerindeki yıl yeterli değil. Bizim ürünlerimiz arasında mesela birkaç vinatage parça var. Ancak vintage olmaya aday daha çok ürün var.

 

 

“UNVANLAR BİR ŞEY İFADE ETMİYOR”
Parası olmayan ama ihtiyacı olanlara kıyafet vermeyi düşünür müsünüz?

 

Semih: Bunu da yapacağız. Dreamstalk’un 18 ayrı üniversitede kulübü var. Burada okuyan çocuklar ihtiyaç listesini oluşturuyorlar. Biz de bu iş için ayrı bir ürün toplama sistematiği kurguluyor olacağız. Başta da ifade ettiğim gibi değer yaratarak yardım etmek daha etkili.

 

Mankenlik, TV yapımcılığı, takı, şimdi de Markalar Dolap Beklemesin… Ruhunuzun götürdüğü yere mi gidersiniz, yoksa farklı deneyimler planlı bir arayışın neticesi mi?
Sinem: Hayat; ruhumuz ve insan olarak bu dünyada var olan bedenlerimiz için bir okul. İnişleri ve çıkışları var elbette…

Böyle düşününce, unvanlar bir şey ifade etmiyor. Mühim olan yarattığın değer. Her deneyim bambaşka kapılar açıyor ve içeriksel zenginlikler kazandırıyor. Önemli olan farkındalığımızı ve yolculuğumuzu, üreterek ve değer katarak sürdürmemiz. Semih hep “sana bahşedilen nefesin hakkını vermek lazım” der.

 

 

BİZİM HİKAYEMİZ

 

Önce âşık olduk.

Sonra birbirimize dolaplarımızı gösterdik. Hayret ettik. Ne çok dolap beklettiğimiz hayat varmış.

Sıkışık, ağır, tıkışık… Sanki bir film seti ya da defile soyunma odası. Büyülen, küçülen, hediye gelen, özenilen, uymayan, aynısından olan, öylesine alınan…

Yeni dolaplar alınmış, yeni evlere taşınılmış sığsınlar düşüncesiyle; belki bir gün yaşanırlar ya da sahip olma arzumuzu beslemeye devam ederler diye.

Bize özgün olacak hayata dönüşelim diye düşündük. Ferah, zevkli ve içinde akış olan. Paylaşalım, paylaşırken hayat verelim dedik. Dolaplarımızın kapılarını açtık.

Elbette yaşadığımız sürece hep değişip dönüşeceğiz ancak değişimin maliyeti bizi, çevremizi mahrum ve mahkûm etmemeli. Değişirken olması gereken heyecan, yalınlık ve akış hayallere de destek olmalı diye düşündük.

Bizim hikayemiz belki senin de hikayen olur diye bir temennide bulunduk.

Ne hayatlar ne de markalar dolap beklemesin diyerek, Markalar Dolap Beklemez’i i kurduk.

Dahil ol. Değişirken arın, paylaşırken kazan, alırken yardım et…

Dolabın mağazan, mağazan dolabın olsun.

 

Markalar Dolap Beklemez

Sinem ve Semih

 

 

DREAMS TALK

Daha fazla hayal kurdurmak ve hayalin algısını olumluya taşımak üzerine tasarlanmış, kalıplar dışında hayal dinleyen dünyadaki ilk ve tek hayal platformu.

Kurulduğu günden beri üniversite ve liseli gençlerin, sivil toplum kuruluşlarının, şirket çalışanlarının hayallerini dinliyor ve onlara hayallerini gerçekleştirmelerinde köprü oluyor.

Bugüne kadar 36 farklı üniversitede 36 “Dreams talk” gerçekleşti. Toplam 55000 kişiye offline, 5 milyondan fazla kişiye online olarak erişildi; 35000 hayal dinlendi ve 500 hayal gerçekleştirildi.

Üniversitelerde 18 Hayal kulübü ve 3000 gönüllüsü olan Dreamstalk 150’den fazla öğrenciye koçluk aldırdı.

 

Neden Hayal?

Dünyayı değiştiren fikirlerin ve en büyük buluşların temelinde hep bir hayal yatar. Bu yüzden hayal gücü dünyanın ve insanlığın gelişmesi ve değişmesi için en temel unsurdur.

Sistemler, kalıplar ve önyargılar anaokulundayken %98 olan hayal gücü kapasitesini, üniversite çağına gelindiğinde %2’lere kadar düşürüyor ve bize hayal kurmayı unutturuyor.

Dünyadaki tek hayal platformu olarak bizim işimiz hayali geri çağırmak. Hayal gücünü kalıplardan kurtarmak ve daha fazla hayal kurdurmak.

Çünkü dünya hayal ettiği ölçüde gelişecek, barışacak ve çözecek.

Bir önceki yazımız olan Levent Üzümcü: “ŞEHİR TİYATROLARI’NIN BİR ÇİVİSİ OLMAKTAN HER ZAMAN GURUR DUYDUM.” başlıklı makalemizde göktürk, hisar kültür merkezi ve intown dergisi hakkında bilgiler verilmektedir.