GÖKTÜRK'TE HAYAT

GÖKTÜRK’ÜN SAHİPSİZ KÖPEKLERİ

Yazar  | 

ŞEHİR HAYATINDAN KAÇIP GÖKTÜRK’E SIĞINAN BİRÇOK AİLENİN HAYVANSEVER OLMASI

VE AİLEDEN BİRİ SAYDIKLARI KÖPEKLERİYLE BİRLİKTE DOĞAYLA İÇ İÇE HAYAT SÜRMELERİ MASAL DEĞİL GERÇEK. ANCAK BAZILARI İÇİN GÜNLER, HER ZAMAN BÖYLE MASAL TADINDA GEÇMİYOR. HAYVANSEVERLERİN İÇİNİ SIZLATAN, HAYVANLARLA ARASI PEK İYİ OLMAYANLARIN İSE CANINI SIKAN BİR SORUNU VAR GÖKTÜRK’ÜN: SOKAK KÖPEKLERİ!

Yaşadıkları sokakları kediler, köpekler ve hatta kuşlarla paylaşmaktan mutluluk duyan, burada yalnız yaşamadığının farkında olanların sayısı azımsanacak gibi değil. Onlar sayesinde bu sahipsiz hayvanların karnı doyuyor ve bir yudum suya hasret kalmıyorlar. Onları aç bırakmayan ve gözü gibi kollayan esnafın çabası da takdire şayan. Göktürk, bu anlamda şehre ve doğadan kopuk yaşayan şehirliye güzel bir ders veriyor: ‘’Bu dünyada sadece insanlar değil hayvanlar da var!’’

Evet, bu dünyada hayvanlar da var elbette. Hatta doğanın, doğallığını kaybetmemiş parçaları olarak bizden daha çok buraya aitler. Yani dağdan gelip bağdakini kovmak bizimkisi biraz. Neyse ki onlar böyle hesapların peşinde değil… Kötülüğün ne olduğunu bilmedikleri gibi, birlik olup bu sokakları ele geçirmek ve bizi kovmak gibi bir niyetleri de yok. Tek istedikleri biraz sevgi ve yemek…

Hayvanlar kadar hayvanseverlerin de bu dünyaya bir armağan olduğu kesin. Ancak kabul etmek gerek ki, herkesin hayvanlarla kurduğu ilişki bir diğeriyle aynı olmak zorunda değil. Göktürk’teki köpek popülasyonundan rahatsız olan, onlardan korkan ve sayılarının artmasından endişe duyanlar da var. Şehrin birçok yerinden toplanan köpekler, ne yazık ki topluca getirilip ormanlara atılıyor. Bolluca, Göktürk ve Hasdal üçgeninde yoğun olarak toplanan sokak köpeklerinin büyük bir kısmı gönüllüler tarafından arazi beslemesi yapılarak besleniyor. Otoyol kenarında ezilmeden hayatta kalmayı başarabilenlerin bir kısmı özellikle Göktürk’e sığınıyor. Bu yüzden sayıları giderek artıyor. Burada yaşayanların tanıyıp bildikleri ‘mahalle köpekleri’ dışında tanınmayan, küpesiz, bazen hırçınlaşabilen başıboş köpekler rahatsızlık verebiliyor.

Sokağa atılan ev köpekleri

Oyuncak gibi satın alınıp bakılamadığı için sokağa atılan değerli ırk köpekler de Göktürk sokaklarının bir diğer sorunu. Sadece son iki ay içinde safkan Alman Pointer, Alman Kurdu kırması ve safkan İngiliz Setter köpekler sokakta bulundu ve sahiplendirildi. Hiç rastlamadıklarımız ya da arka sokaklar arasında gözden kaybettiklerimiz ise bir meçhule doğru yol aldı. Geçen yıl sokağa atılan safkan iki Husky tüm çabalara rağmen sahiplendirilemedikleri için artık birer sokak köpeği. Belki bu konuda gönüllü bir grup oluşturup, en azından sokağa atılan ev köpeklerini sahiplendirmek için bir çalışma başlatılabilir. Bu sayede hem sokak köpeği sayısının artmasının önüne geçilmiş hem de sokakta uzun süre sağlıklı yaşama şansı düşük olan değerli ırkların yeni bir yuva bulması sağlanmış olur.

stock-photo-istanbul-turkey-circa-s-ottoman-street-vendor-there-are-around-dogs-circa-s-160285919

Eyüp Belediyesi’nin veteriner hizmetleri, hayvanseverlere yardımcı olmaya hazır. Sokağınızda aşısız ya da hırçın bir köpek görürseniz belediyenin veterinerlik hizmetlerini arayıp yardım isteyebilirsiniz. Köpeğin aşısız olup olmadığı, kulağında küpesi yani çipi olup olmadığına bakarak kolaylıkla anlaşılabilir. Ayrıca kısır olmadığını fark ettiğiniz, sekiz aylıktan küçük olmayan kedi köpekleri de, belediyeyi arayarak kısırlaştırabilir, bir süre sonra aldırdığınız yere geri bıraktırabilirsiniz, belediye çalışanları bu konuda son derece hassas. Böylece sokakta bakılan hayvanlar hem ait oldukları mahallelerine geri dönebilir hem aşılanarak insanların sağlığını tehdit etmez hem de kısırlaştırılmak suretiyle çoğalmalarının önüne geçilmiş olur. Basit önlemler hayat kurtarır! 12 bin yıldır bu dünyada bize yoldaş olan köpekler, çocukluğumuzdan, hatta Dede Korkut masallarından beri dostumuz, kılavuzumuz. Hayatta kalmak için bir parça ekmeğe ihtiyaç duyan, siz ona ekmek vermeseniz de size sevgisini vermek için hazır bekleyen bu dört ayaklı şaheserlerin kaderi dövülmek, zehirlenmek, açlıktan ölmek ya da kafeslere tıkılmak olmamalı.

Biz insan kadar hayvanı da severiz!

Türkiye insanı çok eskilerden beri evinde de sokağında da hayvanlarla yaşamayı sevdi, yemeğini onlarla paylaşmaktan yüksünmedi. İstanbul bir kedi şehriydi her şeyden önce. Fetihten sonra ise köpekler, şehrin bir parçası haline geldi, hatta neredeyse dokunulmaz oldular. Hayvansever halkın isyanı sayesinde birkaç deneme başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da, Meşrutiyet’in ilanından sonra 80.000’e yakın sokak köpeği toplatılarak vicdansız bir kararla Hayırsız Ada’ya atıldı ve ölüme terk edildi. Bir İstanbul ziyaretinde “Hayatımda hiç bu kadar mahzun bakışlı ve kalbi kırık sokak köpekleri görmedim” diyen yazar Mark Twain, ‘’koşuşturan ayaklar altında büyük bir huzur ve mutluluk içerisinde uyuyan ünlü İstanbul köpekleri’’ diye tanımlamış onları… O mahzun bakışlı köpeklere siz de bir kez yakından bakarsanız, yabancı olmadıklarını anlarsınız…

Kutu: Çocuk edebiyatı klasiklerinden biri sayılan Çocuk Kalbi kitabının da yazarı olan İtalyan seyyah Edmondo De Amicis, İstanbul’un sokak köpekleri hakkında şunları not alır: “Onlar kocaman bir bedavacılar cumhuriyetinde bir araya gelmiş durumdadır; ne tasmaları ne sahipleri, ne kulübeleri ne evleri, ne de kanunları vardır. Bütün hayatları sokaklarda geçer. Orada kendilerine küçük yuvalar kazarlar, karınlarını doyurup uyurlar, doğarlar, yavrularını beslerler ve ölürler. Hiç kimse -hiç olmazsa İstanbul’da- işlerine veyahut istirahatlarına en ufak bir şekilde karışmaz.”